Feriköy Mezarlığı'nda Randevu / Barış Uygur
"Annem yıllar önce bana 'Bir kadın aranmak istemiyorsa, onu asla
arama. Bazı kadınlar, sen onları ara diye aranmak istemiyormuş gibi
yapabilir. Onları da arama. Aranmak isteyen bir kadını da arama, bırak o
seni bulsun,' demişti. Annemin bütün öğütlerine uysaydım zaten şimdi
bambaşka yerlerde olmam gerekirdi.
Ama bu öğüdüne uymanın
pratikte mümkün olup olmadığını bilmiyorum. Aslında basit görünüyordu:
'Asla kadınları arama.' Doğrusunu isterseniz arayacak pek kadın
tanıdığım da söylenemez. Onları da aramayarak kaybetmek çok mantıklı
gelmiyor. Şimdi tek yaptığım şey bir kadını, üstelik tanımadığım bir
kadını aramak. Üzgünüm anne."
Güzel ve kirli İstanbul, uyumayan
şehir, lanet şehir! Caddelere sıralanmış adalar, balkonlara serilmiş,
vitrinlere istiflenmiş hayatlar. Alışılmış ıstıraplar, canhıraş ve
beklenmedik çığlıklar, siren sesleri, Marmara Denizi. Herhangi bir
yerden herhangi bir yere giden yolcular ve güzeller güzeli kayıp bir
kadın. “Bulabilir misiniz?”2002 yazı, Dünya Kupası, Kemal Derviş, İsmail
Cem, şu, bu... Borsa inip çıkıyor; CMUK zuhur etmiş, Ece Ayhan ölmüş.
Nerde bu kadın?
Süreyya Sami, beyhude zaman usancıyla
televizyonu zaplarken, sağa sola bakınırken, iş işte, o kadının peşine
düşüyor. Yanında yıkık dökük senelerle dolaşan, cehalet ambarlarında
gezinirken hiç susmayan sinik bir adamla tanışıyoruz. Teşkilattan
ayrılmış, kendiyle konuşmaktan yorulmuş, uzun cümleler kuramayan bir
adamın polisiye defteri açılıyor böylelikle.
İletişim Yayınları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder